“Türkiye elektrikli araca yönelmeli”
16 Ocak 2012Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Rektörü Prof. Dr. Ali Sürmen, ”Türkiye’de yerli otomobil yapabilmek sorunu yoktur. Marka olabilmek sorunu vardır. Marka olabilmek, üretim, iç ve dış satış olarak büyük ölçekler gerektirir” dedi.
”30 yıllık otomotivci” olan Prof. Dr. Sürmen, AA muhabirine, Türkiye’deki otomotiv üretimi, ”yerli otomobil” tartışmaları, otomotiv endüstrisinin bugünü ve geleceği konusunda açıklamalarda bulundu.
Sürmen, ”Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, işin teknoloji ve sanayi bölümüyle ilgilendiğine, biz de bir araştırma üniversitesi olmayı planladığımıza göre bu işin doğal yapısında işbirliği olacak demektir. Özellikle otomotiv sanayisinde Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının hamleleri var. Bu alanlar bizim teknik üniversite olmamız hasebiyle doğal olarak ilgi alanımıza giriyor ve tabii ki işbirliklerimiz olacak” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin klasik anlamda yerli otomobil yapması için çok geç kaldığını belirten Sürmen, otomobil üretiminin Türkiye için artık bir ”imaj konusu” veya ”sanayi ve teknoloji olarak yeterliliğini ispat etme konusu” olamayacağını öne sürdü.
-”Otomobil üretmede teknoloji ve bilgi birikimi noktasında eksiğimiz yok”-
Sürmen, Türkiye’nin, otomobil üretmede, teknoloji olarak bilgi birikimi noktasında hiçbir eksiğinin bulunmadığını vurgulayarak şunları kaydetti:
”Türkiye herkesin yaptığı kadar yapabilir, üretebilir. Fevkalade kabiliyetli mühendisimiz ve işçimiz ile bilgi birikimimiz var. Ama Türkiye kendi otomobilini üretmenin altın yumurtlayacağı fırsatı 60’lı yıllarda kaçırdı. Yani bunun meyvelerini yiyebileceği çok önemli bir zaman dilimini kaçırdı. Bütün işin içinde olanların söylediği gibi ben de söylüyorum ki Türkiye’de yerli otomobil yapabilmek sorunu yoktur. Marka oluşturmak sorunu vardır. Önemli olan da budur. Yani ne kadar satabileceksiniz ve kime satacaksınız? Problem budur. Türkiye’nin bu soruya cevap bulmadan bu işin içerisine girmemesi gerekir.”
-”Kendilerine rakip olacak bir şeye neden el atsınlar?”-
Türkiye’de ana otomobil sanayisinin bu işe girmesini beklemenin akılcı olmadığını dile getiren Sürmen, ”Çünkü bunlar yabancı lisansla çalışıyorlar ve kimse kendi ayağına kurşun sıkmak istemez. Bugün kurulu olan ve oldukça iyi işleyen bir düzenleri varken böyle bir işe neden el atsınlar? Ekonominin basit kuralları vardır. Bu proje onlara daha fazla kazandırır mı? Eğer bu mümkünse bu fazlalık, verilecek emeklere ve gidilecek çileli yola değer mi? Bu sorulara olumlu cevap olacak argümanlarla ikna edilmezlerse bunun mümkün olacağını düşünmüyorum. Eğer yerli otomobil konusunda ısrar edilecekse bunun ancak halen var olan birincil otomotiv sanayinin arkasından gelen ikincil ve yerli sermayenin ortak katılımı ile gerçekleşmesi mümkün olabilir” diye konuştu.
-”Artık bu hedef Türkiye’ye dardır”-
Türkiye’nin klasik anlamda yerli üretim için kendisini zorlamasına gerek görmediğini dile getiren Prof. Dr. Sürmen, şöyle devam etti:
”Güney Kore’de sokaktaki 100 otomobilin aşağı yukarı 96-97’sinin yerli olduğunu görmek, ‘Keşke benim ülkemde de böyle olsa’ dedirtmiyor ve milli hislerimi acıtmıyor değil. Biz 60’lı yıllarda kendi prototip otomobilimiz Devrim’i yaptığımızda Kore, savaşın acılarını silememiş, açlıkla savaşan bir ülke idi. 1939’da 150 bin ton çelik üretiyorduk. Kore’nin çelik üretiminde anlamlı tarih 1968’dir. Bakın onların geldiği yere. Açıkçası bu tablo insanın içini burkuyor. İşte benim de bu şekilde yaşadığım milli hassasiyet bir ‘yerli otomobil üretimi’ dalgası oluşturdu. Bunu anlayabiliyorum ama olayın bir de gerçek boyutu var; o boyut ihtiyatlı olmayı gerektiriyor. Bu ihtiyat bir korku değildir. Tam tersine ‘artık bu hedef Türkiye’ye dardır’ anlamında değerlendirilmelidir.”
-”D-8 ülkeleri veya daha fazla sayıda katılımcı ülke…”-
Prof. Dr. Ali Sürmen, kendisinin ”30 yıllık bir akademisyen otomotivci” olduğunu belirterek, Türkiye’nin üretim için acele etmesinin ve benlik ispatında bulunmaya çalışmasının doğru olmayacağını söyledi.
”Üretilecek aracın marka olması için Türkiye bu işi tek başına yapmasın, D-8 benzeri ama daha geniş bir katılımlı ortak üretimle yapsın” şeklinde görüşlerin var olduğunu vurgulayan Sürmen, şöyle devam etti:
”Marka olmanın şartlarından birisi de üretim ölçeği. Bunu yüksek tutmak için ‘Bu otomobilin üretiminde benim de payım var’ diyerek onu sahiplenen ülkelerin birden fazla olması fikrine binaen, bu otomobilin geniş bir katılımla üretilmesine yönelik fikirler var. Yani diyelim ki D-8 ülkeleri veya daha fazla sayıda katılımcı ülke… Her biri bu otomobilin sistem veya parçalarından uluslararası standartlara uygun ne yapabilirse yapacak. Doğal olarak Türkiye bu işin baş aktörü ve üreticisi olacak. Ama o ülkelerden her biri aynı otomobile kendilerinden bir isim vererek kendi ülkesinde bir aidiyet duygusu oluşturacak ve bu da satışları artıracak. Ben bu fikri teorik olarak, fikir olarak kabul edilebilir buluyorum ama muhtemel olarak düşünülen ülkelerdeki sosyo-ekonomik kararsızlıklar bu düşüncenin uygulanabilirliğini zorlaştırmaktadır. Kaldı ki sayıca çokluk, işlerliği olan bir ortaklık kurmayı da zorlaştırıcı bir unsurdur.”
-”Yerlide ne klasik teknolojiyi ne de hibriti asla ufuk olarak görmüyorum”-
Prof. Dr. Ali Sürmen, hibrit teknolojisi ve hibrit otomotiv üretimi konusunda ise şunları söyledi:
”Ben yerli otomobil olarak ne klasik içten yanmalı motor teknolojisini ne de hibriti asla bir ufuk olarak görmüyorum. Eğer hibrit teknolojisini şu ana kadar kullananlar varsa, hibritin faydasını ancak onlar görebilir, rantından ancak onlar istifade edebilirler. Türkiye bir şeye başladığı zaman onu 10 sene 15 seneden önce ileri ülkelerin bu günkü seviyesine getirmesi mümkün değil. Halbuki kanaatimce 15 sene sonra hibrit artık geçerliliğini kaybeden bir teknoloji olmaya başlayacak. Onun için hibrit, orta periyotlu 20-30 yıllık ömrü olan bir şey. Onun da en az 10 yılı geçmiştir. Türkiye onu yakalayana kadar hibritin ömrü bitecek.”
Yakıt hücresi teknolojisinin, otomobiller için değil, ya çok büyük ölçeklerde elektrik üretimi veya çok küçük ölçekli uygulamalar için kullanılmasının daha uygun olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ali Sürmen sözlerini şöyle tamamladı:
”Yerli otomobili yapmaya istekli ve muktedir olan sanayicilerimiz varsa yapsınlar. Kim yaparsa yapsın BTÜ olarak başarılı olmaları için verilebilecek her desteği veririz. Ama bu Türkiye Cumhuriyeti’nin milli bir hedefi olma zamanını çoktan geçirmiştir. Kanaatimce Türkiye enerjisini, Türk müziğindeki ‘ara taksimi’ mahiyetindeki yakıt hücresi ve hibrit araç teknolojilerine de harcamamalıdır. Türkiye güç sistemi olarak doğrudan elektrikli araçlara ve elektrik üretimi ve kullanımı teknolojilerine yönelmelidir. Ama eğer dünya otomotiv ve ulaşım arenasında kendimize yer bulmak istiyorsak elektrikli güç sistemlerinin yanı sıra benim vazgeçilmez favorim bu gün açıkça telaffuz edilmeyen ama yakın geleceğin teknolojileri olarak karşımıza çıkması muhtemel tek veya çift kişilik karayolu veya raylı sistem araçlarına yönelik yeni şehir içi ulaşım teknolojilerine yönelmektir.”
-Prof. Dr. Ali Sürmen-
BTÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Sürmen, 1957’de Trabzon’un Sürmene ilçesinde doğdu, 1978’de Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. 1981’de Uludağ Üniversitesi (UÜ) Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1986’da İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde doktorasını tamamladı. 1987-1988 arasında 16 ay süre ile İngiltere’nin Bath Üniversitesi’nde dizel motorları konusunda doktora sonrası araştırma yaptı. UÜ Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde 1987’de Yrd. Doç., 1988’de doçent ve 1995’te profesör unvanlarını aldı. 1989-1991 yılları arasında UÜ Mühendislik-Mimarlık Fakültesi’nde Fakülte Kurulu ve Fakülte Yönetim Kurulu Üyeliği, 1997-2003’de aynı fakültede Makine Mühendisliği Bölümü Enerji Anabilim Dalı Başkanlığı, 2003-2004’te Otomotiv Anabilim Dalı Başkanlığı ve Haziran 2010’dan itibaren de Otomotiv Bölümü’nde Taşıt Tahrik ve Güç Sistemleri Anabilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulundu. 2004-2006 arasında Suudi Arabistan Cidde’de Kral Abdülaziz Üniversitesinde misafir öğretim üyesi olarak görev yapan Sürmen’in çalışma alanları, içten yanmalı motorlar, taşıt kaynaklı kirleticiler ve önleme yöntemleri, motorlarla ilgili mekatronik uygulamalar, alternatif yakıtlar ve yanma konularıdır. Bu konularda 10 adet kitabı, çok sayıda bildiri ve makaleleri bulunan Sürmen, 11 araştırma projesinde proje yöneticisi veya araştırmacı olarak çalıştı.
http://www.sabah.com.tr/Otomobil/2012/01/16/turkiye-elektrikli-araclara-yonelmeli